Selam ve sevgilerin en güzelinin siz değerli gönül dostlarımın, sevgili okuyucularımın ve sosyal medya üzerinden takip eden kadirşinas arkadaşlarımın olması dileği ile hepinize güzel bir hafta olması dileklerim ise sevgiler ve sağlıklar sunarak sizlerle beraber olmaktan son derece mutlu ve gururluyum.
Sevgili dostlarım,değerli okuyucularım bu hafta ki yazımızı sorunun parçası olanlar ile sorunun kendisi olanlardan hiç farkının olmadığını, kendilerinin de sorunun ana temasını teşkil ettiğini söyleyerek,farkında olmadıklarını belirterek konumuzu açalım istedim.Bugün her türlü şartta ve ortamda insanların yanlışta ısrarları ve kendi kafasında kurgu etikleri hayat yaşamlarında süre gelen çevresinde gördükleri,etkilendikleri, sosyal çevredeki iletişim halindeki insanların hal ve hareketlerinden,medya üzerinde yayınlanan haberlere kadar,duyumsayarak kendilerine mal ettikleri senaryoyu bir kurgu şekline getirerek kendi iç dünyalarında bir olgu oluşturur ve bu olgunun dışına kolay kolay çıkamazlar.Burada ister tıbben, ister psikolojik isterse bilimsel değerlendirmeler üzerinden yaşanan doneleri yükleyin, sonuç eğer kişi anlamak istediğini anlar, anlamak istemediğini ise sadece masal olarak okur ve algılarsa o zaman boşa kürek çekmenin anlamı olmayıp yaşam şartları ve sosyal toplum içerisinde sorunun parçası olarak veya sorunlu olarak yaşamayı seçtiği ve alıştığı hayata devam etmek kişi için kendi çıkmazı içerisinde her geçen gün boğulduğunun ve saplandığının farkına varsa da varmasa da artık kendi ekseninin etrafını veya kendi çemberinin sınırlarını çizmiştir bir kere.Sorunlu insanlar kendi çevresinde kendi gibi düşünen insanlardan edindikleri birkaç arkadaşı seçerek onları kendilerine kurtuluş yolu görerek her fırsatta onlarla bir araya gelmek için can atar, çünkü onlar kendisinin istediği dilden veya arzu ettiği dilden yaklaşımlarını sürdüreceği için bunlarla ilişkilerini ve samimiyetlerini kendilerine üstünmüş, diğerlerinden farklıymış ve özel şekilde görürler, oysa burada hatalar, hatalar zincirine ilave olmaya başlamış, hataların büyümesi kaçınılmaz olmuştur.Sorunlu hayat döngüsü içerisinde yaşamayı seçerek kendileri de bu konuda baş aktör olan insanlar artık her sözünün başı “ Ben” kelimesini sık kullanmaya başlarlar, duyarlı insanlar o ve onlar kelimesini kullanırlar, kişilik analizi üzerinde çalışan uzmanlar intihar etmiş kişilerin üzerinde yaptıkları çalışmalarda “Ben” kelimesini çok kullandıklarını görmüşlerdir,insanlar ben kelimesini kendilerine döndürdükleri anda işte depresyon ve sorunlu ilişkilendirmelerinin usta ve profesyonel oyuncusu olmuşlardır, ve bu kısır döngü artık değişmeyecektir. Bundan sonrası da içeride yaşanan sorunların faturası çocuklara dikte edilecek ve onlar da her birey gibi topluma sorunlu birey gibi yaşamaya mahkum edileceklerdir.
Sevgili dostlar, değerli okurlarım bazen düşünüyorum peki neden sorunlu insanlarla, sorunlu ortamda yaşamayı seçerek mücadele edemeyen ve hayatı olduğu gibi kabul ederek, “Böyle gelmiş böyle gider mi acaba” düşüncesi içerisinde yer alan insanlar neden bu depresif sorunların içinde kalarak aklı sıra mazeretler yaratmayı yeğlerler, kendi değerlerini hiçe sayarlar anlayamıyorum, oysa, tohum sağlamsa meyve de o kadar tatlı olur. Burada doyumlu, coşkulu ve paylaşımcı sevgi ve saygıya dayanan içsel huzur ve aile birlikteliğini gönüllerince demokratik bir şekilde yaşayan bireyler ve çocukları ile sadece gününü gün ederek evi otel gibi kullanarak gündüz dağılıp, akşam toplanan kamp ortamı gibi yaşanan evlerde ise gönül birlikteliği yerine kader birlikteliği ve arkadaşlığı gibi bir aile olmanın yaşam ve görüntüsünden çok uzak da sadece yer içer,bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın der, istediği kadar çatışma ve fikir birliği olmasa da çocuklarla beraber bu düzenin rejimi içerisinde Ali Baba ve yedi cüceler masal kahramanı gibi sadece ömrümüzü tüketmeye devam eder, insan olarak çevremizdeki hiçbir güzelliğin,sesin,rengin,görüntünün kıymetini bilemeden,sağlıklı bir aile ortamını ne kendimize ne çocuklarımıza öğretemeden ve üretemeden bu dünyadan göçüp gideriz, ne zamanın farkına varırız ne de geçip giden ve hızla akan zamanın güzelliğini idrak ederiz.Kaybettiğimiz sadece değerler,maneviyatımız, ailenin kültür yapısı,yaşamımız değil aynı zamanda içinde bulunduğumuz ruh ve kişilik yapısı ile değişik yer zaman ve şartlara göre büründüğümüz değişik kimliklerden oluşan karakter yapımızdır, zayii edilmeye devam eden hayatların nasıl becerilebildiği konusunda ki hünerlerimizi de en iyi şekilde sergileyerek artık çocuklarımıza da aşılamış,sağlıklı bir nesil ve toplum olma yolunda güzel yol kat etmişiz ve olgunlaşmayan bireyler,olgunlaşmayan çocuklar yetiştirirler,olgunlaşma kavramı soyut bir kavramdır, yani insanlar kendi kafalarındaki hayalindeki doğrular oldukları gördükleri faraziyeleri uygulamak daha kolayına geldiği için uygulaması ve uyması da kendilerine göre doğrudur, ama bilerek veya kolayına gelerek önemsemedikleri gerçekler yüzünden zayii etikleri ve etmeye devam ettikleri hayatlarını ne görebilirler ne de yaşayabilirler.Aslında zekasal olgunluğa erişmiş insanlar hayatta yaşamak için insanın kendi kişilik,onur,şahsiyet ve toplum içindeki var olan yerlerin belirlenmesi için davranışları kadar idame ettirdikleri saygınlığın atılan her adıma değecek bu yolda harcayacağımız emek asla boşuna gitmeyecek, hiçbir şey için geç oldu, olurmu, olmazmı demeden kaybettiğimiz zaman için atacağımız akılcı adımlar sizi bulunduğunuz kaostan kurtaracak ve kendi kişiliğini yeniden keşfederek dünyaya yeni gelmiş bir bebek gibi olacaksınız.
Gelecek hafta görüşünceye dek şen ve esen kalın, sevgi ile kalın, dua ile kalın sevgili dostlarım.