Selam ve sevgilerin en güzelinin siz değerli dostlarımın olması dileği ile hepinize güzel bir hafta geçirmenizi diliyorum.
Bugünkü yazımın başlığından da anlaşılacağı üzere sıkıntımız, Salı balık pazarı, Çarşamba,Pazar semt pazarı, derken sıkıntılarımızda değişen hiç bir şey yok. Çarşamba pazarı diye bildiğimiz bu tezgahlar tahminen 1983 yılları sırasında kuruldu ve o zaman nüfus da yaklaşık 30-40 bin civarındaydı, şimdi ise nüfusumuz 100.000 kişiyi aşmış durumdadır. Haftanın bu üç günü o semtlerde oturan insanlar nerede ise evlerimizi satıp gitmek istiyoruz diye adeta isyan ediyorlar,ne arabalarımızı koyacak yer bulabiliyoruz, ne evimize girebiliyoruz, ne de aşağıya inebiliyoruz diyerek rahatsızlıklarını dile getiriyorlar ama nedense bir türlü seslerinin duyulmadığına kahroluyorlar.
Pazarın kurulmaya başlandığı sabahın erken saatlerinden itibaren herkes traktörlerle, minibüslerle, araçlarınla insanların bile sığmakta zorluk çektiği bu daracık alana araçların girmesi ile adeta nefes alamıyorlar. Beş yoldan başlayarak SEAŞ Sosyal site önü, Nazım Yavuz Caddesi,Hürriyet Bulvarı,Atatürk Caddesi, Tahsin Baykal Sokak, İstiklal caddesi,diye bir şey kalmıyor.Araçlarını park eden kime sorarsanız sorun sadece ya bir ekmek alacağım, ya da bir sigara alıp çıkacağım demekle yetiniyorlar, bu pazarların olduğu günlerde münhal olarak bulunacak on ekip kurularak denetimler sıklaştırılsa bile yine işin içinden çıkılamaz,kaldı ki o kadar ekip mümkün değil.Kısaca bu Pazar yeri ilçemize hizmet vermekte her yönü ile sıkıntı yaratmakla kalmayıp, insanların yaşam şanslarını da zora sokmaktadır.
Sevgili dostlar,değerli okurlarım, bir şehirdeki hayatın mutlu akışı uygar bir trafik düzeni ile yakından alakalıdır.Her ne olursa olsun bütün insanların rahat ulaşım sistemleri ve araçların yanı sıra yayaların yürüyüş özgürlüklerinin de çok önemli bir yeri vardır. Bu yollardan Genç,ihtiyar,yaşlı,engelli,çocuk, bakıma muhtaç her insan faydalanmaya çalışıyor. İlçemizin gelişmiş bir trafik düzenine sahip olduğunun söylenebilmesi için yaya özgürlüğünün güven içerisinde ortaya çıkması gereklidir. Geçenlerde 85 evler içerisinde Yunus Emre Ortaokuluna giden Emniyet Müdürlüğü güzergahındaki araçların, motorların buraları sürat yolu olarak kullandıklarını ve bu yollara hız düşürücü bariyerler konulmasını isteyen imzalı dilekçeleri Belediye Başkanlığına verdiğimiz halde maalesef bu güne kadar üstünden geçen 2 aya rağmen hiçbir işlem yapılmamıştır. Anlamadığım veya anlamak da zorlandığım konu ille bu yolda bir kaza olduktan sonramı önlem alınacağı veya toplumun tüm kısmının seyahat ve gezi özgürlüğünün insanlık vazifesi olarak görülmediğimidir. Halen caddelerin üzeri park eden araçlardan geçilmemektedir,bırakın bisiklet, yaya, öğrenci, engelli yolunu , halen parklarda, Pazar yerlerinde, kaldırım üstündeki elektrikli bisikletler bugün medeni çevrenin oluşmasına vurulan koca bir kilit olup, toplumun her kesiminin bırakın en üst düzeyi, en alt düzey trafik emniyeti bile sağlanamamaktadır. Bu görüntünün insanlar üzerindeki psikolojik bozuklukları arttırarak varlıklarını zahmetler içerisinde sürdürmeye çalışan engelli ve yaşlılar gibi hareket kısıtlılığı olan bireylerin toplum yaşantısına eşit fırsatta katılması sağlanamamak da çok önemli yaya özgürlükleri de sağlıklı bir çevreyi doğuramamaktadır.
Burada çok üzüldüğüm iki önemli hususu isim vermeden açıklamak istiyorum, öncelikle Kamuya ait aynı araçların bile kaldırımlar üzerine park ettiği, diğerinde ise bir sağlık kurumunda özürlü ve yaşlılar için geçilecek yol üzerinde görevlilerin araçlarını park ettiğini, insanların içeri girebilmeleri için kendilerine yer aradıklarını gördükten sonra çok fazla söyleyecek bir şeyim kalmadı, kısaca imam o….sa cemaat s….r olayını hatırlayın yeter. Bugün dünyadaki afetler, kazalar ve yetersiz yollar, trafik kazaları neticesinde bir çok insanımız kalan ömrünü engelli olarak yaşamaya çalıştığı acı bir gerçektir.Bugün gelişmiş yerleşkelerde ve şehirsel çevrenin inşasında yeni ve modern standartlar ortaya koymakta, çoğu kez acımasız ve duyarsız olan akışını dezavantajlı olan engelli ,yaşlı, kadın ve çocukları hesaba katan, onların ihtiyaçlarının daha iyi karşılanabilmesi için göz önünde bulunduran imkanlar sunan, gelişmiş tasarımlar ortaya çıkarmaktadır, bizler ise halen özürlülerin park ettiği yere araç park edip, onların sarı çizgileri üzerinde motor sürüyoruz.Eğer bizler içimizdeki vicdani ve sorumluluk duygusunu harekete geçirebilirsek erişebilirlik standartlarını her birey için ek rahatlık haline getirerek ,toplum yararına olan çerçeveyi genişletmiş oluruz.
Sevgili dostlarım, Yaya kaldırımlarının dar olduğu yerlerde bulunan bazı ticari işletmeler, dükkanlar, mağazalar kaldırımları işgal ederek tüm yayaların olmakla beraber özellikle de engellilerin hareket edebilecekleri alanları kısıtlamak da , aslında tüm yayaları kadınları, çocukları ve sürücüleri dahil büyük bir tehlike ile karşı karşıya bırakmaktadır. Mademki bir şehrin caddeleri ve sokakları vitrini ise bu yollara ve caddeler sahip çıkmak hepimizin görevidir, herkes bu memlekette yaşadığına göre birbirlerin hak ve hukukuna saygılı olmak zorundadır.
Gelecek hafta görüşünceye dek şen ve esen kalın, sevgi ile kalın sevgili dostlarım.