Bir önce ki yazımda 1970’li yıllardan önce ki futboldan bahsetmiştim. Şimdi ise benim futbol oynadığım dönemler olan 60’lı yılların sonu, 70’li yıllar ve 80’li yılların futbolundan bahsedeceğim.
Bahsettiğim dönemlerde 3.lig yoktu. Manisa’nın tüm ilçelerinin takımları 1.Amatör ligde mücadele ediyorlardı. O zaman ki Manisa 1. Amatör Küme, 2. Profesyonel lig havasındaydı. Soma- Kırkağaç, Alaşehir- Salihli ve Akhisar- Turgutlu takımları arasında ki maçlar kıran kırana geçerdi.
1968 yılında Kırkağaç’ta oynanan Kırkağaç Acar İdmanyurdu- Somaspor arasında oynanan maç 2-2 sonuçlanınca taraftarlar birbirine girmiş, silahlar konuşmuş, çok sayıda yaralanan olmuştu. Maçtan sonra iki hafta boyunca Soma otobüsleri İzmir’e Bergama tarafından gitmişlerdi. Yanlışlıkla Kırkağaç tarafından gittiklerinde otobüsün tüm camları aşağı iniyordu.
Soyunma odasını Atatürk Stadı’na 1972 yılında 500 kişilik tribün yapıldığında gördük. Ondan önce Yeni Çarşı’da ki kulüp binasında forma ve kramponlarımızı giyerek sokak aralarından yayan Atatürk Stadı’na gelirdik. Maç bittiğinde yine yayan kulüp binasına giyinmeye giderdik.
Sezon boyunca bir sefer kamp yaptığımızı hatırlıyorum. O da önemli bir maç için bir günlüğüne Kırkağaç İzci Kampında. Öyle maçtan önce kulüp tarafından futbolculara yemek verilmesi çok nadir olurdu. Ancak deplasmana maça gittiğimizde yöneticinin biri aşka gelirse yemek verirdi.
Oynadığımız sezon boyunca hiç para almazdık. Bir sefer sezon bittiğinde 50 lira prim aldığımızı hatırlıyorum.
O zaman şimdiki gibi forma yoktu, orlondan formalar vardı. İnanın ki formalar yağmur yağdığında 4-5 kilo olurdu. Sezon başında bir çift krampon, bir çift kest Ayakkabı tarafımıza verilip kest ayakkabılarla idmana, kramponlu ayakkabılarla maça çıkardık. Kramponları herkes maçtan maça bakmak mecburiyeti ile verirlerdi. Bir sezonda bir çift krampon vardı. Ona da herkesin çok iyi bakması gerekiyordu. Para zaten yoktu.
Futbol oynadığım zaman adidas krampon hiç giymedim ta ki son aldığım bir çift kramponum vardı onu giydim. Hepsi bizim giydiğimiz Erdal, Sportaç’tı, altı dağılıp giden ayakkabılardı.
Futbolculuk hayatımızda şike diye bir şey bilmezdik. Ben şike kelimesini 90’lı yıllardan sonra duymaya başladım. Karşı ki takım ister şampiyonluk, isterse küme düşme hattında olsun, biz dürüstçe futbolumuzu oynayıp maçı bitirirdik.
1980’li yıllar ve öncesine baktığımızda Türkiye geneli olarak (Profesyonel Lig) futbolda şunları görmüştük;
* Skorboardlar elle değiştirilirdi.
* Futbolcu soyadları bilinmezdi, sırtında ismi yazmazdı.
* Şifreli kanallar yoktu, maçlar TRT 1 de izlenirdi.
* Zeminler çok kötüydü hatta çim olmayan sahalar vardı
* Yabancı sınırı 2 idi ve Yugoslav futbolcular tercih edilirdi.
* TSYD. Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve Donanma gibi çok sayıda kupa vardı.
* Bir takımda aynı isimli 2 futbolcu varsa birisine küçük diğerine büyük denirdi. 3. futbolcunun sonuna ise üç eklenirdi.
* Radyo spikerleri çok meşhurdu.
* Tekmelik kullanılmıyordu ve çoraplar inikti.
* Devre arası ve maç içi röportaj vardı.
* Kaleler ve fileler çok farklıydı, doksanda çatal vardı.
* Bıyıklı futbolcular vardı ve futbolcuların saçları uzundu.
* Gol sevinci farklıydı, tüm takım gol atanın üstüne atlardı. Gol atmanın da bir bedeli vardı. Allahtan sakatlık vs. gibi durumlarla karşılaşılmıyordu.
* Transferlerde Dolar, Euro yoktu, Türk Lirası vardı. Ve bazı futbolcular ev, araba, dükkân karşılığı transfer edilirdi.
* Maçlar tek topla oynanırdı bu nedenle maç akıcılığı olmazdı.
* Galibiyete 3 yerine 2 (iki) puan verilirdi.
* Derbilerde tribünler yarı yarıya olurdu.
Evet. Eskiden futbol semtlerde, mahallelerde daha yaygındı. Semt takımları, mahalle takımları çoktu. Samimi bir ortam vardı. Takımlar, futbolcular, yöneticiler, seyirciler iç içeydi. Sonra toplumsal yaşam değişmeye başladı ve bu değişme futbola da yansıdı.
Son söz olarak; Çim sahalar, ağırlığı değişmeyen toplar, çivisiz kramponlar, tekmelikler, en olumlu malzemeler ile maçlar oynanıyor ama futbol adına ne çare ki, eski tadı bulamıyoruz.
Bir daha ki haftada bir başka konuda aynı köşede buluşmak üzere saygı ve sevgilerimi sunuyor, sağlıcakla kalın diyorum.