Selam ve sevgilerin en güzelinin siz değerli dostlarımın olması dileği ile hepinize güzel ve sağlıklı bir hafta geçirmeniz dileklerim ile sevgiler sunuyorum.
Sevgili dostlarım değerli arkadaşlarım, bu hafta CAN YÜCEL’in güzel bir yazısının girişi ile sizlere seslenmek istiyorum.
……..Ummakla, dilemekle olmuyor, ayağa kalkacaksın!
Her şeyden önce farkına varacaksın!
Hangi öğretiye inanırsan inan, üstün körü anlamayacaksın.
Bir bilgiyi gerçekten hayatında uygulayamıyorsan, o bilgiye sahip olduğun
yanılgısına kapılmışsın demektir.
Kendini kandırmayacaksın !
Gerçekleri anlayacak, sonu her ne olursa olsun kabul edeceksin.
Bazen bildiklerin, öğrendiklerinin acı verir.
Onu da yaşayacaksın.
Önce kendinin, ne olduğunun, nelere sahip olduğunun, gücünün, yeteneklerinin,
bu hayata neden geldiğinin farkına varacaksın. Hayatını, gereksiz şeyler uğruna harcamayacaksın. Yattığın yerden, kurduğun hayale uygun bir beyaz atlı prens
beklemeyeceksin. Ezilen, zavallı, akılsız olmak kazandırır gibi dursa da,
sonunda mutlak kaybettirir; bunu unutmayacaksın!
Ezilen, zavallı, akılsız olmak kazandırır gibi dursa da,
sonunda mutlak kaybettirir; bunu unutmayacaksın!
Dünya da sensin, evren de!
Kendini geliştireceksin. Büyüyeceksin, olgunlaşacaksın.
Ruhunu da, aklını da bedenin gibi besleyeceksin.
Önce sen büyük olacaksın, farkında olacaksın,
sonra dünyanın zevklerinin, aşkın, hayatın tadını çıkaracaksın.
Emanet hayatlara tutunup, ömrünü harcamayacaksın.
Ne olmasını bekliyorsan,
sen öyle oturdukça, olmayacak.
Boşuna hayal kurmayacaksın!
Bu büyük yazarımız düşüncelerini kaleme aldığı yazının üzerine başka bir şeyler yazıp yorum yapmanın bile hiçbir anlamı yok, hayatı neden sadece kendimiz için yaşanması gerektiğini, ve kimselere tutunmadan geleceğin birlikteliği ve sevgisi ayrıştırılarak ne istediğini bilerek, hangi sevginin ve aşkın gücünün seni yormadığı bir hayatı kendinle özdeşleştirip yaşanabilir hale getireceğini çok çok güzel anlatmış, kalemine sağlık büyük üstadım.
Bizler doğuştan itibaren bomboş bir har disk gibi hiçbir bilgi olmayan yaşam ile dünyaya geliriz.Zihin işlevleri bozuklukları, yaşam döngüsü kısırlılığı, yanlış yönlendirilmeler,aile içi çatışmalar, aile içerisindeki davranışlar neticesinde gerçek yaşam ile benliğimizi karıştırdığımızda o zaman egosal zihin haline gelerek tüm yaşantımızı iplik yumağı gibi birbirine karıştırarak kendimizi ve kimliğimizi ister istemez o hatalar zincirinin içerisine mahkum eder, artık zavallı bir birey gibi sadece verilen replikleri oynar,kendimizi hatalar zincirine mahkum eder ve ne gelirse “eyvellahhh” deriz, çünkü karşı koyma, hayır, veya bu benim benimsediğim fikir değil diyerek teslimiyetçi kişiliğimizin gerekliliğini yerine getiririz, çünkü artık beyin ve zihin algısının alıştığı tek şey, savaşmaktan korktuğu için, mücadelede olgusunu yaşamadığı için vücut direncini kaybetmiş, en kolay olan tamamı seçerek peşinen yenilgiyi kabul etmek en kolay kaçış olanını tercih etmiştir.
Teslimiyet ve yorgunluklardan, bıkkınlıklardan hayatın kalan ömrünü sadece mücadele etmemek için
Her şeye boş vererek yaşam döngüsünü tamamlamak insanoğlunun asla bir harcı değildir, ve bu yaşamda ne insanlar için ne de bir başka canlılar için geçerli bahaneler üretmek hiç değildir.Kendi gerçeğini öğrenmeden, ne olduğunu ve beklentilerini bildiği halde, onu hayata geçirememek cenneti hedefleyenlerin, cehenneme yatırım yaptıkları ve yaşamları sürece kendilerini ve yakınlarını, sevenlerini kömür ocağına kendilerini attıkları cehenneme elleri ile getireceklerdir. Geçenlerde okuduğum bir kitap da Simon Bolivar’ın güzel bir yazısı çok hoşuma gitti “Düşünce saksıda büyüyen bitki gibidir, hiçbir zaman saksının elverdiğinden daha fazla gelişmez.”
O zaman neden ki insanlar, şimdiye kadar yaşadıkları hayatın acı ve zorluklarına rağmen,kendilerine yaşanabilir bir hayatı seçmede bilinçli olmayabilirler,yaşanan hatalar ve zamanındaki çaresizlikler şimdi karşımıza çıkan en güzel fırsattır aslında, değerlendirebilirsek. Şimdiye kadar yaşanılan fiziksel ve zihinsel , çaresizlikler yerine, kendi toplumsal kimliğini bularak,gerçekler önünde çok başka biri olduğunu, bastırılmış duygularıma rağmen kendimle ilgili mantıksal ve düşünce gücümü yenileyerek kısacık geçen bu ömürde hiç bitmeyecekmiş gibi geçen hayatı zehir haline getirmek yerine balıkların, kelebekliklerin, gökyüzünün mavisini görmek size yeni bir hayat yaratmaz mı acaba ?
Öyleyse hayatı siyah beyaz görmek yerine,karanlıktan ışığa doğru süratle kaçmayı deneyin. Savaşmak yenmeyi beraberinde getirir.Belki başlangıç size zor gibi gelse de sonunun hayır ve anlamlı olduğunu öğreneceksiniz, ama geç kalmamalısınız. Senin içinde yaşadığın ateşi hiç kimse göremez, sadece dumanından tüttüğünü ve geçeceğini söylerler,oysa ateş seni kor hale getirmiştir.Hayatta birbirlerinin parlamasını sağlayan,birbirlerini tamamlayan çiftler, ve karışımında muhtelif görseller meydana getiren renkler vardır.Yıldızları ve gök yüzünün sonsuzluğunu fark edin, göreceksiniz ki hayat ne kadar büyülü gözüküyor. Öyle ise hayatı kendimiz ve sevdiklerimiz için yaşayarak çekilmezlikten yaşanabilir bir dünya haline getirelim. Yazımızı güzel bir sözle bitirelim,
“ Aşk ölümsüzdür, sureti değişebilir, ama özü asla değişmez.” Haydı o zaman yaşanabilir aşklara ve yaşamlara ulaşabilmek için yorulmadan, ışığa doğru hızla koşalım.
Gelecek hafta görüşünceye dek şen ve esen kalın sevgi ile kalın sevgili dostlarım.