Merhaba sevgili okurlar.
Geçtiğimiz 18Mart Çanakkale Zaferinin 101.yılını ülkenin dört bir yerinde coşku ve şükranla kutladık.Çanakkale ruhunu yaşamak ve yaşatmak , umarım son zamanlarda ülkemiz için gerekli olan birlik ve beraberlik duygusuna ve de maneviyata katkı sağlamıştır. Aziz şehitlerimizi buradan bir kez daha rahmetle anıyorum.
Bu hafta aynı zamanda Tüketiciyi Koruma Haftası ve Yaşlılar Haftası. Bu vesileyle köşemden, sizlerle bu iki alana ilişkin temel hukuki bilgiler paylaşmak istedim.
Son zamanlarda vatandaşların tatil ihtiyaçlarına yönelip,sizi ücretsiz tatile götüreceğiz vaadleri ile tatil yerlerine götürüp , devre tatil yahut devre mülk satmaya çalışan pek çok firma, vatandaşların hazırlıksız olduğu , hiç böyle bir satım sözleşmesi yapma niyeti duymadıkları anlarda, ikna teknikleri ile kandırarak, vatandaşlara devre tatil ya da devre mülk satıyorlar. Vatandaş ödeme yapıyor, senet üstüne senet veriyor .Fakat tatil yerinden ayrılınca, sözleşmede imza attığı maddeleri bile görmediği için , pişmanlık duyuyor.
Şirketler bu konuda vatandaşı eksik bilgilendiriyor, vatandaşın yapmış olduğu sözleşmeden cayma hakkı bulunduğunu gizliyor ve maalesef pek çok vatandaşımız, ekonomik mağduriyetler yaşıyor.
Bu sebeple sizlerle paylaşmak isterim ki; 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanuna göre tüketiciler böyle bir sözleşme yaptılar ise, sözleşmeyi yaptıkları tarihten itibaren 14 gün içerisinde herhangi bir gerekçe göstermeden ve kendisinden bir cezai bedel alınmadan sözleşmeden cayma hakkına sahiptirler. Eğer 14günlük cayma süresi geçti ise; bu konuda da Yargıtay’ın tüketici lehine vermiş olduğu önemli kararlar mevcuttur.
Diğer paylaşacağım husus ise ,bu hafta aynı zamanda yaşlılar haftası dedik; o halde yaşlılarımız ile ilgili olsun. Biliyorsunuz ki günümüzde şehirleşme toplumumuza birçok olumlu katkı sağladığı gibi , aile birliğimizde bir takım kayıplara da sebep oldu. Bu kayıplar arasında maalesef, aile büyüklerimize, yaşlılarımıza sahip çıkmamak, onlarla ilgilenmemek, onların bir zamanlar bizim anne babamız olarak bize baktığını , büyüttüğünü unutup onlara karşı sorumluluklarımızı ihmal etmemiz artıyor. Huzurevlerine ihtiyaç bu sebeple artıyor.
Peki hukuk bu bağlamda ne diyor , vefa duyulmayan anne babaya ,acaba bir koruma sağlıyor mu?
4721 Sayılı Medeni Kanun , vefa duyulmayan , bakımı evladı tarafından karşılanmayan ve muhtaç olan anne babaya, evladına karşı nafaka davası açma hakkı vermiştir.
Toplumda nafaka; sadece boşanan eşler arasında verilir şeklinde eksik bir bilgi var. Halbuki Madeni Kanun 364. Maddesinde ‘yardım nafakası ‘ kurumunu düzenlemiştir. Ve bu maddeye göre; herkes , yardım etmediği takdirde, yoksulluğa düşecek olan üstsoyu, altsoyu ve kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür. Yani ekonomik olarak sıkıntıda olan, anne, baba, kardeş de; koşulları oluşursa evet sizden nafaka talep edebilir.Eğer ki siz bu sorumluluğunuzdan kaçıyorsanız, yaşlınızı sahiplenen devlet kurumu, huzurevleri de , nafaka alacaklısı sıfatıyla size karşı bu davayı açabilir.
En güzeli , bakabiliyorken , hala elini öpebiliyorken, yaşlı gözlerini gülümsetebiliyorken yaşlılarımızı sevmek, onlara sahip çıkmak ve bir gün bizim de onlar gibi yaşlanacağımız gerçeğini unutmamaktır.
Yazımı kısa bir hikaye ile bitirecağim.
Bir baba ,yedi yaşlarındaki oğluna şöyle seslenir;
-Oğlum, avludaki şu köfünü(büyük hasır sepeti) getir bana hele.
Oğlu köfünü getirir ve sorar babasına:
– Ne için istedin bu köfünü baba, ne yapacaksın?
Adam, köşede kıvrılmış çekingen çekingen bakan yaşlı babasını işaret eder ve:
– Babam çok yaşlandı, ondan tiksinir oldum, onu köfüne koyup, uçurumdan atacağım.
Yedi yaşındaki oğlu öyle bir cevap verir ki; yıllar sonra işte yazıma bile konu olur:
-O halde dedemi uçurumdan atıp dönerken,köfünü geri getir babacığım, sen yaşlanınca da ben seni o köfünle uçurumdan atarım, bana da lazım olur.
Sağlıcakla kalın…