Selam, sevgi ve muhabbetlerim ile hepinize güzel bir hafta geçirmeniz dileği ile sevgilerimi sunuyorum, Sevgili dostlar hepimizin bildiği üzere bu hafta Pazar günü Dünya Kadınlar Günü ya da Dünya Emekçi Kadınlar Günü her yıl 8 Mart’ta kutlanan ve Birleşmiş Milletler tarafından tanımlanmış uluslararası bir gündür, ancak ben burada kutlamaların amaç ve içeriğine geçmeden önce halen ülkemizde kadına karşı devam etmeyi sürdüren şiddet eylemleri, cinayetler, hunharca iğrenç dolu cinsel saldırılardan biraz bahsederek konuya girmek istiyorum. Günümüzde dünyanın her yerinde olduğu gibi ülkemizde de kadına şiddet hayatın her yönünde hızla devam edilmekte olup maalesef önüne geçilememektedir. Kadına yönelik şiddet kadar evrensel olan çok az şey var aslında. Bu anlamda kadının insan hakları hem dünyada hem de Türkiye’de öncelikli gündem olmak zorundadır. Burada görsel medyada ve televizyon filmlerinde kadın ile ilgili rollerdeki acınma tik rollerin asla fayda getirmediği, duyarlılığı arttırmadığı aksine bu olayları normalmiş gibi bir görüntü verdiği için sıradanlığı fayda yerine kadınımıza zarar veriyor. Şiddetle nasıl mücadele edileceği, şiddet gördüğünde kadının ne tür kurumlara başvurabileceği aşamalarıyla anlatılmıyor, sadece dayak yemiş tecavüze uğramış öldürülmüş suskun kadınları görüyoruz. Türkiye’de televizyon dizilerinde yaygın ve devamlı kadına yönelik şiddet, tecavüz ve taciz var. Kadın senaristlerin yazdığı dizilerde de aynen devam ediyor bu gerçekten çok vahim ve elzem bir durum.
Kadınlar bizim düşüncemizde sadece çocuklarımızı doğuracak, keyfiyetimize katlanacak, yemeğimizi yapacak bir robottan başka bir şeyi getirmiyor, Kadın üç çocuk yapacak beş çocuk yapacak anne olacak ama “cennet annelerin ayağı altındadır” diyen bir dinin mensupları ayakları altında cennet olan o anneleri çocuklarını annesiz bırakmayı önemsemeden öldürecek, yazıklar olsun böyle zihniyete . Annesi, babası tarafından öldürülen çocuklarsa böylesine bir travmadan sonra ne yapacaklar nasıl bir yaşam sürdürecekler tabii ki bilmiyoruz, ama oda babasından gördüğü sözde erkekliği devam ettirmeyi sürdüreceği için toplumda patlamaya hazır bir bomba olacağına hiç kuşkumuz olmayacaktır.
Sevgili dostlar gerçekten son günlerde Kaın örgütleri ve dayanışma derneklerinde görev yaparak seslerini duyurmaya çalışan kadınlarımızı ben burada tebrik etmek istiyorum, gerçekten güzel bir mücadele sergiliyorlar, çıkarılan veya çıkarılmaya çalışan yaslar yeterlimidir derseniz kesinlikle hayır derim. En azından Kadının uğradığı şiddet anında güvenli bir alana yerleştirebilmek için kadın sığınma evlerinin arttırılması gerekmektedir. Burada bir hususu vurgulamak istiyorum, Kadına yönelik şiddetin son derece yaygın olduğu Türkiye’de Ankara Barosu’nun Gelincik projesi ve İstanbul Barosu’nun Kadın Hakları Merkezi son derece önemli. Her iki baro da kadınlara hukuksal destek sağlamada büyük bir özveri ile çalışması takdire şayandır, kendilerini gönülden tebrik ediyorum.
Sevgili dostlar, kadınlarımızın bugün yaşadığı sorunların başında ,Aile içinde ve sosyal yaşantıda şiddete maruz kalmak, Toplumsal ve kültürel baskı, Eğitim-öğretim imkânlarından yoksun bırakılmak, Çalışma hakkından yoksun bırakılmak, İş yerinde ayrımcılık ve gelir adaletsizliği gibi konular önceliklidir, bununla ilgili gündemdeki kanun ve yasaların ivedilikle çıkartılması ve kadınlarımızın arzu ettiği yaşanılır bir dünyada hayatını idame ettirmesi herkes için çok önemlidir, kadınlarımıza çocuk doğurmayı öğretmeden önce erkeklerimize kadına karşı saygıyı, birlikte yaşamanın kurallarını, ailenin birlik ve bütünlüğünü öğretmeyi anlatmamız lazımdır. Kadını aile dışında yok sayan; kadını ve kadının insan haklarını ailenin bekasına kurban eden yaklaşımı şiddetle kınıyoruz.
Kuşakların yetişmesinde büyük rol üstlenen kadınlarımızı, üstün bilgi seviyesi ve kültürel değerlerine bağlı, ahlaklı bireyleri yetiştirmek için gösterdikleri özveriden dolayı cani gönülden kutlar, tüm kadınlarımızın “8 Mart Dünya Kadınlar Günü”nü, sağlık, başarı ve huzurla dolu günler geçirmesini temenni ediyor, hepsine sevgiler sunuyorum.