Selam ve sevgilerin en güzelin siz değerli dostlarımın ve değerli takipçilerimin olması dileği ile bu hafta özellikle saygıdeğer hanımefendilere özel şükranlarımı sunarak başlamak istiyorum.
Bu hafta 8 Mart dünya Kadınlar günüdür. Dünya kadınlar günü’nün ilk olarak gündeme gelmesi 1800’lü senelere rastlar. 1800’ lü yıllarda bir tekstil fabrikasında daha iyi çalışma şartları isteyen kadın çalışanlar bir hayli mücadele etmişlerdir. Çalışan kadınların bu hak arama ve daha iyi şartlarda çalışarak çalışma ve yaşama mücadeleleri, senelerce sürmüştür. Bugün dünyanın her yerinde 8 Martta kutlanır ve bu kutlama Birleşmiş Milletler tarafından tanınmanmış uluslar arası bir gündür.
Sevgili dostlarım ve değerli okurlarım, yazımın başında da belirttiğim üzere Kadınlarımız, bizim kadınlarımız için burada ne yazsak, ne methiyeler düzsek, ne sayfalar alır, ne de köşelerimizde yer kalır.,evet vefakar ve cefakar, kadınlarımız, analarımız, bacılarımız, kızlarımız, geleceğimiz, kısaca bizim her şeyimiz olan elleri öpülesi analar..
Gelelim bugüne, ne kadar 8 Martta dünya kadınlar günü ile ilgili yazılar yazılsa da maalesef halen günümüzde kadınlara yönelik başta cinsel taciz olayı, kadına şiddet, küçük yaşta töreler gereği gelin edilmek, yine örf ve adetler gereği sözde namus kavramı bahane edilerek çeşitli bahanelerle öldürülmeye devam etmektedir. Ayrımcılığı vazgeçtik, bari şu şiddet ve tecavüz olaylarına bir deseler, cezalarını arttırsalar ona da razıyız. Halen bugün kadına şiddet nerede ise meşru görülecek, böyle bir şey yok. Bugün dünyanın bir çok yerinde kadınlar erkekler tarafından fuhuşa sürüklenerek seks kölesi haline getirilmektedir.
Sevgili dostlarım, değerli dostlarım gün geçmiyor ki , yazılı ve görsel basında, kadınlarımız ile ilgili şiddet ve tecavüz haberlerinin yayınlanmadığı bir gün nerede ise yok denecek kadar azdır, bu haberler gerçekten içimiz acıtmak da ve adeta bizleri isyan ettirmektedir, hele kız çocuklarına yapılan her türlü cinsel istismar bizi insanlığımızdan soğutmaktadır. Eğer gerçekten kadını sadece cinsel bir obje gibi gören at gözlüklerimizi çıkararak görebilsek, kadınlarımıza ne kadar vefa borçlu olduğumuzu anlar, neslimizin devamı olan kadınlarımıza gereken önem ve saygıyı gösterebilsek cennetimize sahip çıkmış olur, mutluluğumuza mutluluk katmış oluruz. Kadınsız bir dünya cehennem demektir. Bugün gerçekten kadınlarımız toplumda iyi bir birey ve fert olarak yaşaması gerektiği konusunda tartışılmaz katkıları olan Yüce Atatürk Mustafa Kemal Baş komutana çok şey borçludurlar, zira ATATÜRK toplumumuzun bir parçası olan kadınlarımızı, her alanda ileri seviyede olmaları ve kadının toplumdaki yeri, statüsünün önemi ile ilgili çok önemli çalışmalar yapmış, yasalar çıkartmıştır. Daha önceleri Osmanlı zamanında kadınlar sosyal ve yaşamsal açıdan hiçbir öneme haiz değilken, Medeni kanunla kadınlarımıza yaşamsal ve sosyal açıdan bazı önemli haklar tanınmış , 1930 yılında Belediye seçimlerinde seçme, 1933yılında çıkarılan Köy Kanunu ile muhtar seçme ve köy heyetine seçilme, 1934 anayasada yapılan bir değişiklikle milletvekili seçme ve seçilme hakların tanınması ile , Türk kadını layık olduğu değere kavuşmuştur. Kadınlarımıza Atatürk’ün verdiği bu haklar sayesinde o yıllarda bir çok Avrupa ülkesinde bulunmayışı, kadınlarımıza büyük değer veren Mustafa Kemal Paşayı bir kez daha rahmet ve şükranlarla anmak istiyorum.
Sevgili dostlarım, değerli okurlarım, Kadınlarımızın haklarını ellerinden almak, onlara hak ettiği saygıyı göstermemek , haklarını engellemek o toplumun bitirilmesi ve yoksullaştırılması demektir. Kadınsız bir toplum çorak bir toprak gibidir, toplumun yapı taşı olan aileden başlayarak sağlıklı bir toplum, sağlıklı bir nesil yetiştirmek kesinlikle kadınlarımızın özverileri ile olur, eğer kadınlarımız cahil kalırlar ise, bilgisiz ve cahil olarak yetişirlerse gelecek nesillerin sağlıklı bir nesil olarak gelişmesi elbette beklenemez. Yüce Atatürk’ün dediği gibi “ Bir toplum, bir millet,erkek ve kadın denilen iki cins insandan meydana gelir. Mümkün müdür ki, bir,troplumun yarısı topraklara, zincirlere bağlı kaldıkça, diğer kısmı göklere yükselebilsin. “ öyle ise Kadınlarımıza eğitim, sağlık, siyaset ve toplumun her alanında özgür ve aktif olarak ayrımcılık olmadan görev almalarına fırsat tanınarak, erkeklerimizin hoş görü ve saygı düşüncelerini biraz daha geliştirerek, kadınlarımıza iyi davranmalarını, onları sadece üremeyi gerçekleştiren bir kadın olarak, evde aşçı , temizlikçi olarak, görmeden, sadece erkeğe bağlı yaşamı süren bir zavallı zihniyetinden kurtulmalarını , gereken önem ve özelliği göstermelerini bekliyorum.
Yazımız Nazım Hikmet Ran’ın çok sevdiğim bir şiiri ile bitirmek istiyorum.
……..
Ve kadınlar
bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve kara sabana koşulan ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan
kadınlar,
bizim kadınlarımız……
Gelecek hafta görüşünceye dek şen ve esen kalın, sevgi ile kalın, neşe ile kalın, dua ile kalın.