BM’nin görevleri;” Dünya üstündeki bütün devletleri ve halkları insani değerlerde buluşturma amacıyla kurulan bu örgüt, mevcut ya da doğabilecek sorunlara çözüm bularak dünyayı daha yaşanılabilir kılmayı hedefliyor.
Birleşmiş Milletler’in Antlaşmada beyan edilen amaçları şunlardır: uluslararası barış ve güvenliği korumak; hak eşitliği ve halkların kendi geleceğini belirleme ilkelerine saygı göstererek milletlerarasında dostça ilişkiler geliştirmek; uluslararası ekonomik, sosyal, kültürel, insani sorunların çözümünde işbirliği yapmak ve temel insan hak ve özgürlüklerine karşı saygıyı teşvik etmek; bu ortak çıkarların elde edilmesi hususunda milletlerarasında uyum sağlayıcı bir merkez olmak.
Kurulduğunda 51 üyesi bulunan Birleşmiş Milletler, 2012 senesinden bu yana üye sayısını 193’e çıkardı. Bu haliyle dünyadaki en kapsamlı kuruluşlarının başında yer alıyor.
BM’nin kuruluş amaçları ile çalışmaları ve faaliyetlerinin örtüştüğü söylenemez. Kuruluş, sık sık başka amaçlara hizmet etmekle eleştiriliyor.
Bu eleştirilerin haklılığı BM’in kuruluş amaçlarına uymayan faaliyetlerinde görebiliyoruz. Örneğin;
19 Ocak 2020 tarihinde yapılan Berlin’deki Libya Zirvesinde alınan kararlar ile ilgili BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, zirvenin ardından düzenlediği basın toplantısında Birleşmiş Milletler’in meşru kabul ettiği UMH Başbakanı Sarraj ile darbeci General Hafter’in belirleyeceği beşer kişilik delegasyonların gelecek birkaç gün içerisinde İsviçre’nin Cenevre kentinde görüşeceğini ifade etti. BM genel sekreterinin; BM’nin meşru kabul ettiği hükümet başkanı ile darbeci bir generale aynı mesafede olduğunu, bu ifadesi ile ortaya koyması BM’i amaçlarına uymamakla eleştirenleri haklı çıkarmıştır.
BM faaliyetleri bakımından daimi beş üyesinin (Fransa, Rusya, Abd, İngiltere ve Cin) amaçlarına hizmet ettiğini eylemlerinde görebiliyoruz. Darbe ile yönetimi ele geçiren veya geçirmek isteyen diktatörü muhatap almak ve/veya desteklemek; BM’nin amaçlarından “hak eşitliği ve halkların kendi geleceğini belirleme ilkelerine saygı göstermek” ilkesine aykırı olmakla birlikte demokrasiyi insan hak ve özgürlüklerini kendi kirli emellerine feda etmektir. Dünyanın birçok ülkesinde geçmişten günümüze kadar millet iradesinin hiçe sayıldığı bütün darbeler ve darbeyi yapan kişiler BM örgütü tarafından darbe yapmaları desteklenmiş ve darbe yönetimleri tanınmıştır. Demokrasiyi insan hak ve özgürlüklerini dilinden düşürmeyen bu örgütün söylemleri ile eylemlerinin çelişmesi, BM’nin sözde dünyayı daha yaşanılabilir kılma hedefinden uzaklaştırmıştır.
Ülkemiz siyaset kurumunun olmazsa olmaz sivil toplum örgütleri olan siyasi partilerin konuya bakışı; her siyasi partinin çıkarları bakımından söylemlerine ve davranışlarına yansımıştır. Örneğin; Libya’da ateşkes için bir araya gelinen Berlin toplantısı ülkemiz muhalefetince ateşkes dahil somut hiçbir karar alınamamışken başarılı bulunurken bu toplantının yapılmasında emeği olan ve temsil eden iktidarı tarafından eleştirilen, Mısır’da darbe ile yönetimi eline geçiren Sisi ye; Venezuellada; devlet Başkanı Maduro’ya karşı yapılan darbe girişiminde darbecilere; insan kasabı diktatör Esed’e; vs ile ülkemizde gerçekleşen darbe ve darbe girişimlerine söyleyecek sözü olmayan muhalefet siyasi partilerimizin olduğu milletimizin malumudur.