Selam ve sevgiler ile güzel bir hafta geçirmeniz dileklerimi sunarken sağlık dolu güzel haftalar diliyorum. Bu hafta sizlere F. Garcia Lorc’un çok sevdiğim güzel bir sözü ile yazıma başlamak istiyorum, “ İçiniz kor gibi yanarken susmak, acıların en beteridir.
Sevgili dostlarım, değerli okurlarım bilmiyorum nasıl akıtabilsek ki içimizdeki acıları, kelimeleri,cümleleri nasıl bir araya getirsek acaba diye bazen saatlerce düşünüyorum Sevgiye, aşk acısına, özleme,hasrete, ihanete, yalan hayallere,terk edilmişliklere dair yüreğimizden zehir gibi akan yaşları belki benim gibi kaleme dökerek paylaşırız yazmak istediklerimizi, karalarız anlatmak istediklerimizi ama nereye kadar bilinmezzz tabii.
Yinede herkesin bildiği bir söz vardır, ne kadar yazsak, ne kadar isyan duygularını kaleme alıp haykırsak da ateş en çok benim yüreğimi yakar, yani düştüğü yeri yakar.Bazen konuşmak istesem de çenem çaresizlikten kilitlenir, dilim lal olur, veeee ve içim kor ateşler içinde yanarken susmak acıların en beteridir. O derin acıları kiminle paylaşsan, hiç kimse kendi içine düştüğün çaresizliğin cehennem Ateşinden beter kor olmuş, küle dönmüş yüreğine bir nebze merhem olmaz, sadece paylaşmak istersin ve paylaşsan da yanan yürek sıradağlar gibi p0atlayan volkanlar sadece sana aittir.
Bazen insan kendi kendine kaldığı zaman kendine vuslat zamanını arar, aslını arar, nereden gelip, nerede kül olmaya başladığını sorgular, içindeki aşk ateşinin yüreğinin derinliklerine bıraktığı yarayı düşler durur, ayrılıktan parça parça olmuş kendini anlayacak bir kalp ister, aslında herkes dostun diye düşünürsün, herkesi sırdaşın diye düşünürsün, çoklarını yakın bulmuşsundur kendine, oysa sırlarım hiç de uzak değildir benim çığlığımdan ama suskunluklarımı, öfkelerimi , isyanlarımı yaşamak yine kendi kalbimin derinliklerinde kendimle yüzleşmekten başka ileriye gitmemiştir.Kime sen benim canım, kime sen benim hayatımın anlamı, sen benim hayatıma giren en önemli serazatımsın demişsen de ellerin yine bomboş semaya açılmış şekilde yaradana bazen dua edersin, bazen de en iyisini bilen yaradanım sensin, neden bana bu kadar çile çektirirsin diye isyan edersin.
İçim kor gibi yanarken, seni gördükçe çaresizliğime yenilmek benim için acıların en büyüğü oldu, hafif acılar gelir geçer konuşabilir, ama derin acıların yüreğimde bıraktığı iz ölünceye kadar benimle beraber gidecektir, asla ve asla ne silinecek ne de kabuk bağlayacaktır, oysa bu değildi yüreğime kazıdığın sevginde, ve ömür boyu seveceğim diye verdiğin söz böyle unutulacak gibi, silinecek gibi, evcilik masalı değildi. Benim içinde seni her gördüğümde, çaresizliğime , aşkın gücüne ve yalanına yenildiğim için, sana inandığım için içimden durmadan kanayan bir yaranın ılıklığını ve sızısını çoook derinlerde hissediyorum. Boğazıma seni her gördüğüm zaman bir şey düğümlenip duruyor,bir şeyler takılır, burnumuz direği sızlar durur, gözlerimden akan yaşları görmeyesin diye alnımı gök yüzüne çeviririm, boğazımdaki ağrı artar,bir şeylerin sızlamaya başladığını hissederim ,ne kadar kimse görmesin diye herkesten gözlerimi saklasam da yine de susmak zorunda, gözlerimi kaçırmak zorunda kalırım. İlhan İrem’in güzel bir şarkısı vardır, biz yaşlardaki okuyucularımız bilir.
sensiz ben yolumu bulamam
haykırmak istiyorum
konuşamıyorum konuşamıyorum konuşamıyorum
konuşursam gözyaşlarım beni boğacak
biliyorum duyuyorum görüyorum
konuşamıyorum…..
Artık yazılarım bile çırılçaplık kaldı sanki, sevgimin karşılığını her şeyi ile fazlası ile ödediğime inanıyorum, ömrümü yaşamayı bıraktım ve adım adım hızla cehennemin kapısına doğru hızla yürümeye devam ediyorum, yüreğimdeki yarayan kanların rengine bile bakmıyorum artık, bir gözüm uzaklarda, bomboş bir bahçenin ortasındaki tahta divanlı evde kalırken, bir gönlüm el ele gideceğimiz cennet Fethiye’de el ele gezeceğimiz sahil bandında kaldı. Tanrımın şahit olduğu sevgiye isyan ederek ağlıyorum, hayallere daldığım, gözlerinin içine baktığım, ellerini tuttuğumun sıcaklığı hepsi buz gibi oldu. Demekki hayatın öğretileri çok zalim oluyormuş. Yaşadıklarımızın süzgecinde bir avuntu olacak son sözümüz, Ben seni ölümüne sevdim, sen benim her zaman yaramaz çocuğumsun lafını artık belki hayallerine aklına gelirse anımsayacaksın. Ne diyeyim ki herkes kendi kaderini kendi tayin edermiş, her acı kendi kovuğunda büyür,bundandır suskunluğumuz.
Susmak ne kadar acı çekmekse, bazen de istemeden kabullenmektir,
Kelimelere küsmektir, üzmemek için sevdiğini
Hüznü sessizliğime zincirlemektir
Susmak sevmektir, acını haykıramadığın kişinin.
Susmak konuşamadıklarımın fazlası, güzel gözlerine bakmaya kıyamazken, çaresizliklerin yüreğimi hançerlemesidir.
Ben senin için yine aynı şarkıyı söylemeye devam edeceğim, Neyleyim köşkü, neyleyim sarayı, içnde salına senin gibi yar olmayınca diyerek bu haftalık yazımızı bitiriyoruz.
Gelecek hafta görüşünceye dek şen ve esen kalın, sevgi ile kalın dualar ile kalın.