Selam ve sevgilerin en güzelinin siz değerli dostlarımın , kıymetli takipçi ve okuyucularımın olması dileği ile hepinize güzel, sağlıklı bir hafta geçirmeniz dileklerim ile muhabbetlerimi sunuyorum.
Sevgili dostlarım, Hazreti Ömer döneminde iki hırsız yargılanıp suçlu bulunur ve ceza olarak da ellerinin kesilmesine karar verilir, hırsızlar da bu karara itiraz eder, çünkü hırsızlara göre Allah onların kaderine hırsızlık yapacaklarını yazmıştır. Bu durumu Hazreti Ömer’e bildirirler ve durum hakkında görüşlerini sorarlar, Hazreti Ömer de hırsızlık yaptıkları için ellerini kesin, Allah2a iftira attıkları için de kırbaçlayın der.
Gelelim kendi kaderimizi kendimiz nasıl tayin ederiz sözüne, sevgili kardeşlerim, Rabbim biz insanlara düşünmek için akıl, karar vermek için beyin vermişse en büyük irada sahibi şüphesiz bizizdir, bu insanoğlu için en büyük ihsandır., kısacası yazgısı kendi ellerinin kendi avuçlarının içindedir, yazılanlar yazılır bir daha asla silinmez, kader hatayı affetmez öyleyse dikkatle ve özenle yazılması gerekir. Çünkü kader öylesine gelişigüzel bir çizik atmak değildir yazılan, kendini yazmayı kendin bilemezsen hayatın boyunca hep yarım kalmak, yalnız yaşamak, ve kaderine boyun eğmek zorunda kalacaksındır. Geçenlerde bir araştırma sayfasında güzel bir yazı okumuştum, “ Koşullar insanların seçimini etkilemez, kendi seçimleri ile ve kendi özgür iradeleri ile yollarını tayin ederek dilediği şekilde boyunduruk altında kalmadan yaşayabilirler” İnsanların nerede , nasıl, ne zaman, hangi ırk ve mezhepten doğacağını kendileri karar veremezler bu kader olarak belirlenebilir ancak bunların arasında geçecek zamanında yaptıklarımız ve yapacaklarımız kendi tercihlerimiz, kendi doğrularımız veya düşüncelerimiz olarak gelişirler. Yani bu bir anlamda kendi kaderimizi değil ama kendi tercihlerimizi, yola nasıl ve kimle devam edeceğimi kendimizin yazıp çizdiği rahatça söylenebilir. Isra suresindeki ayette şöyle der, “ Kader deyip geçme, Bak ne diyor sırrın sahibi, Biz her insanın kaderini; kendi çabasına bağlı kıldık. Şems’ e sorarlar kader nedir diye, Şems de şu cevabı veriri, ne olduğunu bilemem ama ne olmadığını anlatabilirim, ; Kader hayatımızın önceden çizilmiş olması demek değildir. Bu sebepten ne yapayım kaderimiz böyle deyip boyun bükmek cehaletin göstergesidir. Kader yolun tamamını değil, sadece yol ayrımını verir, güzergahı bellidir ama, dönemeç ve sapaklar yolcuya aittir. Öyleyse ne hayatın hakimisin ne de acizsin.
Sevgili dostlarım, değerli okurlarım rahmetli babaannem insanın kendi kendine yaptığı kötülüğü kırk kişi toplanda kendine yapamaz derdi, şimdilerde bu lafın ne kadar önemli ve içerik bakımından çok zengin olduğunu çok iyi anlıyorum. Zamanın birinde bir büyük bilge, Ne sorsan cevap verirmiş, Onu çekemeyen ve ona haset giden birisi demiş ki ona öyle bir soru soracağım ki kesinlikle bilemeyecek, Ne soracaksın ? diye sorduklarında ise ; Elimde bir kelebek var ölü mü diri mi ? diye soracağım. Eğer diri derse elimi sıkıp öldüreceğim, Ölü derse de kelebeği açıp bırakacağım. Bilgenin yanına gider ve sorusunu sorar, Elimdeki kelebek ölümüdür, dirimidir, bilgenin cevabı ise her zamanki gibi müthiş bir şekilde olur, O SENİN ELİNDE. Yani buradan anladığımız sonuç insanlara başkaların dediklerini yapmak, kendi düşüncelerini yapmaktan daha kolay geldiği için en ufacık bir zorlukta yoruldum diye pes ederek, kendi hayat çizgilerini ve hayat çizgilerinin getirdiği yük ve zorlukları bir hamal misali taşımak zorunda kalıyorlar, İnsanın kaderi iyilik ve kötülük işleyecek bir yapıda yaratılması, kendisine akıl ve irade gücünün verilmiş olmasıdır, Bu nedenle kader konusu, insanın akıl, irade sahibi,özgür ve sorumlu bir varlık olması ile yakından ilgilidir. Kimsenin kaderine isyan etmeye hakkı yoktur, tanrı herkese bir şans verir ve bu şansı değerlendiremediysen kaçtı artık son tren kendi düşen ağlamaz diye oturup bir türkü tutturup kendi kendini teselli edeceksin.
Gelecek hafta görüşünceye dek şen ve esen kalın, sevgi ile kalın, muhabbet ile kalın dostlarım.